Bir Muhasebe Fırsatı Olarak Ramazan

İftar sonrası gerçekleşen programda Rıdvan Kaya Bir Muhasebe Fırsatı Olarak Ramazan konusunu sunum gerçekleştirdi.
İman ve hayat irtibatına örneklerle değinen ve Ramazanın ayının bizlere sunduğu muhasebe imkanını örneklerle anlatan Kaya konuşmasında; Ramazan ayının ufkumuzu açacak, bizi takva yolunda geliştiricek, Rabbimize yakınlaşacak bir vesile olduğunu unutmayalım ve bu fırsarı en güzel şekilde değerlendirelim.
Aç ve susuz kalmayı değil oruçlu olmayı hedeflemeliyiz. Bütün gün akşam yiyeceğimiz yemeği düşünerek, özleyerek vakit tüketenlerden olmayalım. İftarlarımız ziyafet sofralarına dönüşmesin, birlikteliğimizi çoğalttığımız, kardeşlerimizle paylaştığımız sofralar olsun. Ve kardeşler başta Kuran olmak üzere okuma, bilgimizi artırma çabalarımız açısından da Ramazan’ın bir fırsat olduğunu görelim. Eksikliğini duyduğumuz konularda bilgimizi artırma, fikrimizi derinleştirme için okuma çabalarımızı çoğaltalım. Ramazan bittiğinde kendimizi daha donanımlı hissedelim inşallah. Bunun için program yapalım.
İman istikamet tayin eder!
İman imtihan hakikatini, dünyaya meyletmemeyi, hamd etmeyi ve sabretmeyi öğretir. İman zaafı ise ulvi olandan uzaklaşıp süfli olana yönelmeyi, böylece izzetin kaybolup zillete duçar olmayı getirir. Neden savrulur insan? Çünkü imtihan bilinci zaaflıdır, unutmaya meyyaldir, aceleci ve nankördür. Eğer Rabbi ile irtibatını zayıflatırsa rüzgârlara kapılmak zor olmaz.
Kolay olanı tercih herkesin harcıdır ama Ensar’ın Bedir’deki davranışındaki gibi zor olana da rıza göstermek herkesin harcı değildir. Teslimiyet, samimiyet, fedakârlık gerektirir.
En büyük sapma-savrulma nedenlerinden biri şüphesiz dünyaya tamahtır. Dünya sevgisinin ahiret bilincini gölgede bırakması, örtmesi neticesinde kalıcı değil de geçici olanı tercih şeklinde tezahür eder.
Bağlarımız güçlü, bağlılığımız sıkı olmalı!
Bu tür sapmalardan korunmak için Rabbimiz ile irtibatımız güçlü olmalıdır. Maide, 35: “Ey iman edenler, Allah’tan korkup sakının ve sizi O’na yaklaştıracak vesile arayın; O’nun yolunda cihad edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz.” Nedir vesile? Ayette belirtiliği üzere Allah yolunda cihaddır, namazdır, sabırdır. Yani topyekûn salih amellerdir.
Aynı şekilde müminler toplumu ile irtibat da istikamet üzere bir hayat sürme hususunda belirleyicidir. Şirkin ve küfrün cazip hale getirildiği bir ortamda yalnız kalmak zordur. İmtihan yükünü taşırken güçlü dayanaklara ihtiyaç var. Hem zihnî manada hem yardımlaşma, dayanışma anlamında müminlerin desteği bizi saptırıcı rüzgârlar karşısında sağlam durmaya sevk eder, daha direngen kılar.
Zaaflara mazeret arama hastalığı
Yaşadığımız süreçte değişik yönlerden yaralar alıyoruz. Sayısız nimete, lütfa rağmen basit nedenlerle, ya da mazeretlerle kafa karışıklığına sürüklenen, yalpalayanları görüp müteessir oluyoruz.
Bu tür insanlar kendilerini asla hesaba çekmeyen ama kendilerinden başka herkesi, her şeyi sürekli yargılayan, mahkûm eden bir tutum içindeler. Asla hesap vermeye, nefislerini sorgulamaya yanaşmıyor ama her şeyi sorguluyorlar. Sadece İslami çaba ve çalışmaları eleştirmekle kalmıyor, sabiteleri dahi tartışmaya kalkışıyor; adeta hevalarını ilah ediniyorlar.
Nitekim İslami bir toplum ve devlet düzeni inşa etme çabasını gereksiz, hatta yanlış bulan, ‘siyasal İslamcılık’ diye aşağılamaya kalkan bir söylem mevcut. Ama bunu benimseyenlerin çoğu modern devlet-toplum yapısının parçası olmayı rahatlıkla içselleştiriyorlar.
Açıkçası tâbi olma değil, adeta Allah’ın dinini kendi arzularına tâbi kılma çabası içindeler. Sorunları İslamcılıkla hesaplaşma falan değil, doğrudan Allah’ın dininden mutmain olamama!
Zorluklar karşısında daha direngen ama imkânlar/fırsatlar çoğaldığında dünya telaşıyla zaaf gösterenlerin hali ibretliktir. Bu hal hevaya, duygulara esir olma halini yansıtır.
Salih amellerimizi çoğaltmayı daha elverişli ortamlara ertelemek; hayırda yarışmak için elimizdeki imkânlardan daha fazlasına sahip olmayı beklemek kendimizi kandırmaktır. Biz içinde bulunduğumuz halden sorumluyuz. Geleceğin bize ne getireceğini bilemeyiz.
İmkânlarımız daha az, ortam daha zor iken sahip olduğumuz kararlılık ve bağlılık imkânlarımızın çoğalması ve ortamın lehimize gelişmesiyle birlikte daha da artmak yerine azalmışsa bu hal üzerinde çokça kafa yormamız gerekir. Kendimizi, içinde bulunduğumuz ruh halini sorgulamaya, yapıp etmelerimizi ve mücadele seyrimizi gözden geçirmeye ihtiyacımız var.
Kendimize soralım: Geçmişe nazaran çabamız, cehdimiz, heyecanımız arttı mı azaldı mı? Namazda, infakta, ilimde, birr ve takvada, dayanışmada ilerledik mi geriledik mi?
Hayat dönemeçlerinde savrulmamak için ilkelere sıkı sarılmak
Hassaten genç kardeşlerimize hatırlatmak isterim: Şu anda sahip olduğunuz samimiyet, fedakârlık vb. vasıfları koruyup koruyamamak tamamen size kalmış bir şeydir. Ortamın ve ilişkilerimizin çeşitlenmesi, ihtiyaç ve taleplerimizin değişmesi, şartların zorlaşması ya da kolaylaşması mutlaka düşüncelerimiz, tavırlarımız ve ilişkilerimiz üzerinde etki edecektir. Teyakkuzda olmalıyız.
Zorlukları abartan, sıkıntıları gözünde büyüten ve neticesinde olumsuzluklara teslim olanlardan değil, en zor ve sıkıntılı gördüğümüz tablolar içinde dahi ibret almayı, sevinmeyi gerektiren güzelliklerin mevcut olduğu gerçeğini idrak edenlerden olalım.
Ve her şartta, her ortamda Rabbimize hamd edelim, O’na yönelelim, dua edelim, O’nu zikredelim. Şifayı, desteği, nusreti ve zaferi yalnız O’ndan bekleyelim. Rabbimiz bizi nankörlük edenlerden değil, hamd eden, hamd etmeyi hayat tarzı eyleyenlerden kılsın! Allahumme amin!
Kabul edelim ki kimi zaman haddimizi aşıyoruz. Yaptıklarımızı çok görüyoruz, üzerimize düşeni bihakkın ifa ettiğimizi zannediyoruz, daha fazla bir şeyin yapılamayacağını düşünüyoruz.
Eleştirirken, uyarırken de dengeli davranmak, hem kendi motivasyonumuzu korumak, hem de kardeşlerimizi atalete değil, harekete sevk edecek tavırlar sergilemeliyiz. Eksikleri ancak tashih etme, tamir etme cihetiyle gündemleştirmeli, kardeşlerimizi daima daha iyiye teşvik edecek bir üslup geliştirmeliyiz.
Rıdvan Kaya verimli bir sunumun ardından; “Allah Teâlâ bizleri ifsad ve tuğyan rüzgârları karşısında bilincini, benliğini, kalbini koruyanlardan eylesin, ayaklarımızı sabit kılsın!” duasıyla sunumunu sonlandırdı.
Program sorular ve cavapların ardından sona erdi.