“Dünya Gazze’nin enkazında ama Gazze hâlâ ayakta”

7 Ekim Aksa Tufanı Harekâtı ikinci yılını geride bırakırken, Gazze küresel vicdanı sarsan bir hakikatin adı, soykırıma ve açlığa karşı direnişin sembolü oldu. İsrail ve Siyonizm, devasa askeri gücüne ve teknolojik üstünlüğüne rağmen 7 Ekim’den sonra Gazze üzerindeki hedeflerini gerçekleştiremedi. Filistin direnişi ve Gazze halkı, ağır bedeller ödemesine, şehirlerin yıkılıp hayatların paramparça olmasına rağmen, İsrail’i müzakere masasına oturtmayı başardı.

Bu tarihsel kırılma, liberal düzenin diplomatik masalarında değil, Batı’da ve Doğu’da ayağa kalkan halkların iradesi, sürekli direniş ve Filistinlilerin “Sumud”u sayesinde mümkün oldu.

Perspektif.online’den Naman Bakaç’ın bu bağlamda, 7 Ekim Aksa Tufanı’nın anlamını, etkilerini ve bıraktığı derin izleri anlamak için hazırladığı soruşturma dosyasının ikinci bölümü kayda değer analizler içeriyor.

Naman Bakaç’ın hazırladığı Aksa Tufanı sorularına Özyeğin Üniversitesi’nden Prof. Dr. Evren Balta, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi’nden Dr. Selim Sezer, Filistinli gazeteci ve yazar Muin Naim ve Katar merkezli Al-Sharq Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Cabir Al-Harmi’nin verdiği cevapları aşağıda ilginize sunuyoruz…

Evren Balta: Batı, Liberal Düzenin Son Ahlaki İddiasını Gazze’de Kaybetti

-7 Ekim’den iki yıl sonra Orta Doğu’da savaş, siyaset üretmenin yerini alırken, Batı, liberal düzenin son ahlaki iddiasını Gazze’de kaybetti. Uluslararası hukuk ve insani normlar karşısında gösterilen kayıtsızlık, meşruiyet krizini iyice açığa çıkardı.

-İsrail, askeri olarak güçlü ama siyasal olarak giderek daha yalnız. İsrail’in askeri “zaferlerinin” diplomatik bir karşılığı yok. 

-İran ve direniş ekseni, bölgesel etkisini kaybederken, Rusya, Ukrayna savaşıyla meşgul, Çin ise ihtiyatlı gözlemci konumunda. ABD ve Körfez ülkeleri, düzen kurmaktan çok mevcut kırılganlığı yönetmeye odaklanıyor. 

-Trump’ın yeni barış planı geçici bir duraklama yaratabilir, fakat kalıcı barışı kuracak irade ve özne henüz ortada yok. 

-Ortadoğu artık kalıcı barışların değil, süreklileşmiş krizlerin ve geçici denge arayışlarının döneminde yaşıyor.

Selim Sezer: İsrail, Tarihinin Hiçbir Döneminde Bu Denli İtibarsızlaşmadı

-Aksa Tufanı, Filistinlilerin kendilerini unutan dünyaya “biz varız” demesi ve fikirleri sorulmaksızın kendilerine dayatılan “çözüm” projelerini reddetmesi anlamına geliyordu. 

-İsrail’in 7 Ekim sonrasında eşi görülmemiş bir düzeyde şiddete başvurması, başka şeylerin yanında, yenilmezlik imajının sarsılmasından kaynaklıydı ve bu imajı yeniden tesis etmeyi amaçlıyordu. 

-Modern tarihte ilk kez toplumlar bir soykırıma canlı olarak ve tüm detaylarıyla birlikte tanıklık etti. 

-7 Ekim 2023 öncesi statüko sürdürülemez nitelikteydi. Savaş sonrası oluşacak yeni statüko, Filistin direnişinin aleyhine olabilir, ancak iki yıllık savaş ve soykırım süreci aynı zamanda Filistin sorununa gerçek ve adil bir çözümün konuşulması için bir zemin de oluşturdu. 

-İsrail, tarihinin hiçbir döneminde bu denli itibarsızlaşmadı, dünya kamuoyunu bu derece karşısına almadı. Aynı zamanda Netanyahu yönetimi, farkında olsun ya da olmasın, bizzat kendi eylemleriyle İsrail’in varlığının altını oyuyor ve bunun uzun vadede ciddi sonuçları olacak.

Muin Naim: Dünya, Güç ve Sorumluluğun Kurumlarda Değil Direnen Halklarda Olduğunu Gördü

-Filistin’in ateşi, Aksa Tufanı’yla yıllarca süren ihmal ve ihanetin ardından tüm dünyada yeniden yandı. Dava, tekrar tarih ve siyasetin merkezine taşındı, toprak unutulmadı, haklar asla terk edilmedi.

-Dünya, yenilmez olduğu sanılan Siyonist işgal ordusunun aslında kırılgan ve dağılmış bir yapıya sahip olduğunu, sadece sistemli terör ve Batı desteğiyle ayakta durabildiğini, iman ve gençlerin gücünün ise denklemi tamamen değiştirebildiğini, tam anlamıyla ihmal edilen İslam ümmeti ve küresel sistemin çöktüğünü gördü. Dünya sadece izledi, olup biten soykırıma gözlerini kapadı ve hiçbir adım atmadı. Artık Ggüç ve sorumluluk, kurumlarda değil, direnen halkların iradesinde.

-İşgalin uyguladığı kitlesel soykırım, gerçek yüzünü ortaya koydu, İsrail’in bir terör örgütü olduğu açıkça görüldü, rastgele bombardımanlarla sivil ile savaşçı arasında fark gözetilmediği görüldü.

-Katliamlar ve abluka karşısında halk daha dirençli durdu, davaya ve direniş hakkına olan inanç güçlendi, her gün Gazze’nin özgürlüğünün yenilmez olduğu ve mücadelecilerin azminin kırılmayacağı kanıtlandı.

-Gazze artık sadece kuşatılmış bir şehir değil, dünya çapında bir direniş, özgürlük ve onur sembolü; ümmetin ve dünyanın vicdanları uyandı.

Cabir El-Harmi: 7 Ekim, Filistin Davasının Kendisine Yeni Bir Hat Çekmesini Sağladı

-7 Ekim, küresel düzenin yerleşik görüş ve fikirlerini değiştirirken, İsrail’in palavralarını da ortaya çıkardı.

-7 Ekim, Filistin davasını yeniden canlandırdı ve doğru bir şekilde kendine bir hat çizmesini sağladı.

-7 Ekim ile İsrail, ilk kez küresel çapta yalnız bırakıldı, dışlandı ve liderleri, uluslararası mahkemelerde yargılanıp, mahkûm ediliyor. 

-7 Ekim, hakikat zayıf ve az olsa da; güçlü ve çok olan batıla güç yetirebileceğini doğruladı. 

-7 Ekim, bundan sonra ne Filistin için ne de İsrail için aynı olamayacağı gerçeğini dile getirdi.

 

 

 

Başa dön tuşu